Kaan'dan: Sizi çok özlemişim. Nasılsınız? Beni hiç sormayın, çok gerginim. Kurstan çıkmış tam evime dönerken telefonum çaldı. Bir kaç adım sonra durup kimin aradığına baktım. Siz sanırım kimin aradığını tahmin etmişsinizdir. Tabii ki de Ömer'iniz! Açmamla kulağıma gelen müzik bir oldu ve sonra aniden kapandı.
Telefon konuşması:
Ömer: Eve gidince annenden izin alıyorsun! Sonra Selo'ya uğra. Akşam çiğköfteyle beraber yatı eğlencesi var. Hamza'larda buluşuyoruz.
Kaan: Ne yatısı, ne Selo'su? Ömer, sakin ol ve ne olduğunu anlat hemen!
Ömer: Biz dün senin üzgün olduğunu görünce şöyle güzel bir eğlence çıkaralım dedik. İyi etmiş miyiz?
Kaan: O zaman bekleyin beni. Testimi çözer hemen gelirim.
Ömer: Tamamdır, ben şimdiden kapıya dayanayım. * Gülme sesi*
Kaan ( Burnundan soluyarak) : Ah Ömer! sen nasıl bir belasın başıma?
( Konuşma bitti. Saat: 15.22)
Evet, eğlence ardına eğlence yaşamak benim gibi bir başrol için biraz fazla olabilir ama hepiniz biliyorsunuz ki başrollerin yapabileceği bir şey yok ve maalesef senaryoya uymak zorundayız.
Her neyse, Ömer ile konuşmam bitince Sonic Boom misali evin yolunu tuttum. Eve girdim biraz dinlendim, yarım kalan test kitabını çözdüm ve nihayet bitirdim, akşamı da beraberinde getirdim.
Odamdan çıkıp annemin yanına koştum. Salondan geçerken bir anda Ömer'in " Bekletme artık!" diyen bakışlarıyla mecburi bir temas gerçekleştirdim. Mutfağa girdiğim gibi söze atladım. Nihayet izin anneciğim izin vermişti. Evden çıktığımda Ömer ağaç olmuş, yavaş yavaş kök salmaya başlamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder