Buradan koptuğum ve yazmayı bıraktığım süreçte iyisiyle kötüsüyle bir çok şey yaşadım... tıpkı yürüme zamanı gelen ve düşe kalka da olsa yürümeyi bir şekilde öğrenen bir bebek gibiydim bu süreçte... 2 yıldır tanışmayı beklediğim, tanışırsak nasıl olur diye düşünmeden bir gecemi geçiremediğim biri vardı, Semicenk.. iki kere konserine gitmiştim önceden, el salladığımda ya da kalp yaptığımda farketmesi beni çok sevindirmişti.. bu sefer durum farklıydı, tanıtım yapıyormuş gibi olmaması açısından mekan adını gizli tutacağım... 7 Mayıs sabahıydı... içim kıpır kıpır önceden planladığım her şeyi biraz da aile desteğiyle tamamladım :) kombinimden takılarıma kadar her şeyi gerek rengi gerekse de üzerimdeki duruşuyla özenle seçtim... akşam olup yola çıktığımızda ekip sağolsun, bize çok yardımcı oldu, en öne geçirildik... tabii o sırada ne ben çevreyi dinliyorum ne de heyecandan konsere odaklanabiliyorum... kafamın içinde her şey o kadar dağınık ki neyin ne ara olduğu bile karışık şu an... Konser öncesiydi, daha hazırlıkların son aşaması yapılıyordu o gün gözlemlediğim kadarıyla... görevliler sağdan soldan koşturuyordu... o gün sadece şu cümleyi kurduğumu hatırlıyorum "Keşke bu sefer buluşabilsek..." çevredeki uğultuların arasından sadece bizim için ayarlanan bölüm hakkında konuşmalar ve ufak rica tonlamalarını net duyabildim... konser başladığında bazı görevliler yerini alırken bir kısmı hala daha koşturmaca içerisindeydi.. Elimde o gün yapay zekadan yaptığım ve kendimce değersiz bulduğum bir çizim vardı... içimdeki umut ışığıyla konserin bitmesini bekledim, nihayet son şarkı çaldı ve o an kendimi kulis koridorunda buldum... önümde birazdan benim için açacakları beyaz bir kapı ve o kapının ardında 2 yıldır tanışmayı beklediğim sanatçı vardı... son kez elimdeki resime baktım... bir yakın koruma bir resim arasında gidip geldi gözlerim... beyefendi bize kapıyı hafif gülümseyerek açtı.. ben tabii anın şokundaydım... gerçekten o karşımda mıydı? ya da bu an gerçekten yaşanıyor muydu? bir süre donakaldım, o bana baktı, ben de ona... sonra suratıma su çarpmışcasına bir aydınlanma yaşadım, resmi ona uzatmamıştım ve o beni bekliyordu... nihayet taşların bir kısmı yerine oturdu... elimdeki kalemi ve yaptığım "değersiz" çizimi ona doğru uzattım, hemen aldı.. adımı sorduğunda ben hala bu yaşananların gerçek olduğuna kendimi inandırmaya çalışıyordum... kendim bile duyamayacağım bir sesle "Esma" dedim... kulis girişinin hemen yanında bulunan aynalı masaya doğru yürüdü... o an kulaklarım kalemin sesiyle doldu... başka hiç bir şey değil, sadece bir kalem sesi... imzaladığı kağıdı uzattığında yine ona bakakaldım... yine aynı tonla "teşekkür ederim" dedim. O da "ne demek rica ederim" dedi... ama sesini sadece ben duyabildim... gelelim o günü 8 Mayıs'a bağlayan geceye... saat 12.00 oldu ve bende uykudan eser yoktu, bekledim de bekledim... uykum geldiğinde saat 04.00 olmuştu... düşünsenize, 4 saat uyumadım. Değersiz gördüğüm o fotoğrafı sevdiğim sanatçı beni mutlu etmek için imzalamıştı...
Daha ne yazabilirim bilmiyorum ama sanırım bu fotoğraf o an yaşanan her şeyi anlatmaya yeter :) Sizi seviyorum... hoşşşca kalınnnMucize Blog
Hayallerini gerçekleştirmekten asla vazgeçme
14 Ağustos 2025 Perşembe
7 Ağustos 2025 Perşembe
Yıllar sonra... Merhaba :)
Hepinize selamlar... 2025 yılının Ağustos ayının 7'si bugün... ve ben burayı çok özledim... sizi ve gelecek olan okunmalarımı takip etmeyi de :) Aslında konuşacağımız çok şey var... buraya olan kısa süreli vedamın ardından çok şey yaşadım, konserler ve klasik gezilerimi saymıyorum... onu ileride umarım anlatırım... Yazma isteğim yeri geldi kayboldu, yeri geldi yazmak istedim ama yazacak bir şeyim yoktu... ama artık var... Dilerseniz yorumlarda dönüşümü kutlayalım ilk başta :) Yarın size anlatacağım çok şey var :) Yarın görüşürüzzz
30 Ağustos 2024 Cuma
Youtube'da gördüğüm gezi vlogları hakkında... ( Genelde yurtdışı)
23 Temmuz 2024 Salı
Müzik dinleyerek yazı yazmak mı?
Hepinize merhaba, sanırım beni özlediniz. Ben de sizi... bugün benim yaparken keyif aldığım bir konu üzerinde konuşmak istedim. Bugünün konusu müzik dinleyerek yazı yazmak. Açıkçası ben müzik dinlerken yazı yazmaya bayılıyorum. Wattpad yazarken bile müzik dinliyorum ve dinlediklerimden ilham alıyorum. İlham aldığım şarkıları da bu yayının sonunda paylaşacağım. Öncelikle şuna açıklık getirmeliyim, ben size kesinlikle "Bunu ben yaptım, işe yaradı siz de yapın." demiyorum, sadece ufak tavsiyeler veriyorum. Uygulayıp uygulamama kısmı tamamen sizin vereceğiniz karara kalmış 😊 Söylemeden geçmeyeyim, ben bu yazıyı yazarken bile müzik dinliyorum! Kısacası müzik dinlemek hem terapi gibi hem de keyif verici bir şey. İsterseniz gelin ben yazı yazarken hangi şarkıları dinliyorum bir bakalım
1. Eğer kurgu macera içerikliyse: Legends Never Die ya da Royalty ( Yazarların da gaza gelmeye hakkı var!)
2. Herhangi bir kurgunun içinde üzücü ya da yarı endişelendirici bir sahne yazıyorsam: Semicenk'in popüler şarkılarını kullanıyorum (Canın Sağ Olsun, Pişman Değilim gibi...)
3. "Kaan ve Ömer'in Maceraları" kurgusunu yazarken özellikle kullandığım şarkı: Son Arzum ( Özge & Kaan sahneleri için)
4. Eğer yazdığım sahne mutluysa dinlerken beni mutlu hissettiren şarkıları kullanırım: Semicenk ft. Doğu Swag - Pişman Değilim bunların başında gelir. (Semicenk kırmızı çizgimdir!)
5. Mustafa Ceceli'nin Semicenk ile yaptığı "Dayan" isimli düet şarkısı: Bu şarkıya direkt beni anlatıyor diyebilirim. Kendi sahnelerimi yazarken kullandığım şarkı.
İşte bu kadar! Sizi seviyoruum! Bana önerdiğiniz şarkı varsa yoruma yazın :)
16 Şubat 2024 Cuma
Kaan ve Ömer'in maceraları 3. sezon 16. bölüm: Arkadaş gazı
Yazarınızdan küçük bir uyarı: Siz, siz olun arkadaşlarınızın gazına gelmeyin! Denendi ve acı bir şekilde onaylandı... Geçelim hikayemize.
Kaan'dan: Canım Huriye ninemle bugün Trabzon'da ikinci günümüz. Kendisi dün bizi çok yorgun görünce uyandırmaya kıyamamış, bugün öyle dedi. Ah be ninem, keşke biz de senin için Trabzon'da olsak hep. İlk günden beri o kadar sevdim ki burayı. Doğayla iç içeyiz, internet de yok, üstelik akşam İsmail dedenin yanına toplaşıp Karadeniz hakkında anlattığı güzel hikayeleri ateş başında, başımız omuzuna yaslı, yanımızda Huriye nine ile dinliyoruz. Bu arada bakmayın "dede" dediğimize... İlk gün beraber 3 çuval çay toplamışlığımız var. O kadar dinçtir kendisi. Hay maşallah benim aslan dedeme... Neyse, gelelim Trabzon'un tatlı esintiyle Ömer'le tutuştuğumuz " Kim Daha Çok Fındık Toplayacak?" yarışına. O akşam İsmail Dede ve çevre köyden bir kaç arkadaşı geldi. İsmail Dede yanımıza yaklaşıp yavaşça saçlarımızı okşadı. Bize hazırlanmamızı söylediği gibi odalara fırladık. Yanımıza bir kaç atıştırmalık alıp tam kapıya yöneliyorduk ki... Huriye Nine durdurdu ve bize iki torba uzattı. Bizim ki de merak ya, şöyle göz ucuyla torbalara bakalım istedik fakat bakamadık. Olur da yolda durduğumuz ara bakarız niyetiyle yolluklarımızı bez çantaya koyduk.
İki saat sonra fındık bahçesine vardık. Çok acıkmıştık, aklımıza Huriye ninenin verdiği yolluklar geldi. Bez çantalarımızı açıp torbalarımıza uzandık. yolluğu açınca içinden iki tencere çıktı. İlk başta biraz garipsedik ama sonradan anladık. Ninecim o akşam uyumamış, bize çorba kaynatmıştı. İsmail Dede çağırınca sıcacık çorbalarımızı geri sarıp sarmalayıp yerine koyduk. Koşa koşa gelmiştik ve nihayet bize ayrılan ağacın altına girdik. O sırada Ömer bana onunla yarışıp yarışmak istemediğimi sordu. Kabul etmedim, çünkü burada gezilecek yerlere harcamak istiyordum. Ömer'in yoğun ısrarı sonucu teklifi kabul ettim. Başladık yarışa... sonlara doğru pes ettim. Zaten açlığım iyice derine vuruyordu. Bugünden çıkardığım dersle kenarda bir yere oturup masum masum çorbamı yemeye başladım.
9 Şubat 2024 Cuma
Kaan ve Ömer'in maceraları 3. Sezon 15. Bölüm: Çayın anavatanı KARADENİZ...
Ömer'den: Uy uşaklarum. Hikayemize hoş geldunuz sefalar geturdinuz. Bugün sonunda o çok merak ettiğim yere gidiyoruz! Karadeniz'in çayıyla ve televizyonda çok gördüğümüz çay toplamasıyla ünlü canıım Trabzon'uma. E tabii ben baya bir araştırma içine girdim ve araştırmalarım sonucunda çayın sadece orada yetişmediğini öğrendim, yani ya diğer illere gidecektik ya da oraya gidecektik. Bizim kızlar durur mu? Macera da macera tutturdular. Biz de Kaan'la malum 2 deli bir araya gelmişiz. Bu yılın en bomba macerasını yaşamayalım mı? Yaşayalım tabii canım aa! Gruba haberi salalım bakalım. Neler olacağını göreceğiz.
Sohbet grubuna girince kendimi bir garip hissettim. Çünkü sadece ben aktiftim. EVET! SADECE BEN! Koskoca grupta bir tek ben varmışım gibi ağzım açık 2 saattir ekrana bakıyorum. Ekranla 2 saatlik bakışmadan sonra parmaklarımla uyuşuk uyuşuk yazmaya başladım. E ben herkes gibi tak tak yazamıyorum. Benim sorunum değil, mektuplaşsak daha iyi olur diye düşündüğümden hep. Ayrıca teknolojiyle pek haşır neşir değilim. Neyse sizi buradan hemen Trabzon'a ışınlıyorum.
(12.02.2024 Trabzon, Çaykara)
Trabzon Çaykara'dan selamlar. Saatlerimiz ise genelde sabahın körü olarak nitelendirdiğimiz 6.00. Normal zamanda bile ben okula gitmek için saat 8.00 - 8.30 gibi kalkarım, ama bugün inanır mısınız bilmem ama sadece çay toplayabilmek için kalktım. Hani size bahsetmiştim ya, bizim Fransa'da bir otelde tanıştığımız tatlış mı tatlış Huriye nine vardı. Bugün hem kendisini hem de eşi İsmail Dede'yi ziyaret etmeye gidiyoruz.
( Akşam saat 6.00 )
Vay anam vaay! Dizlerime giren krampı yaklaşık 4 saatlik bir oturmayla karşıladım. " Ee Ömer? hani sen çay toplayacaktın?" mı dedi biriniz az önce, yoksa ben mi yanlış duydum? Çayımızı toplamayı unutmadık tabii. Üstelik bugün Çaykur markasının İstanbul şubesinden tır geldi ne hikmetse.
O kadar yoruldum ki Huriye ninecime bir konuk olayım bakalım, kuzusunu 1 yıl sonra gördükten sonra ne yapacak acaba?
8 Şubat 2024 Perşembe
Kaan ve Ömer'in maceraları 3. Sezon 14. Bölüm: Erkeklerle yatıya kalma eğlencesi
Kaan'dan: Sizi çok özlemişim. Nasılsınız? Beni hiç sormayın, çok gerginim. Kurstan çıkmış tam evime dönerken telefonum çaldı. Bir kaç adım sonra durup kimin aradığına baktım. Siz sanırım kimin aradığını tahmin etmişsinizdir. Tabii ki de Ömer'iniz! Açmamla kulağıma gelen müzik bir oldu ve sonra aniden kapandı.
Telefon konuşması:
Ömer: Eve gidince annenden izin alıyorsun! Sonra Selo'ya uğra. Akşam çiğköfteyle beraber yatı eğlencesi var. Hamza'larda buluşuyoruz.
Kaan: Ne yatısı, ne Selo'su? Ömer, sakin ol ve ne olduğunu anlat hemen!
Ömer: Biz dün senin üzgün olduğunu görünce şöyle güzel bir eğlence çıkaralım dedik. İyi etmiş miyiz?
Kaan: O zaman bekleyin beni. Testimi çözer hemen gelirim.
Ömer: Tamamdır, ben şimdiden kapıya dayanayım. * Gülme sesi*
Kaan ( Burnundan soluyarak) : Ah Ömer! sen nasıl bir belasın başıma?
( Konuşma bitti. Saat: 15.22)
Evet, eğlence ardına eğlence yaşamak benim gibi bir başrol için biraz fazla olabilir ama hepiniz biliyorsunuz ki başrollerin yapabileceği bir şey yok ve maalesef senaryoya uymak zorundayız.
Her neyse, Ömer ile konuşmam bitince Sonic Boom misali evin yolunu tuttum. Eve girdim biraz dinlendim, yarım kalan test kitabını çözdüm ve nihayet bitirdim, akşamı da beraberinde getirdim.
Odamdan çıkıp annemin yanına koştum. Salondan geçerken bir anda Ömer'in " Bekletme artık!" diyen bakışlarıyla mecburi bir temas gerçekleştirdim. Mutfağa girdiğim gibi söze atladım. Nihayet izin anneciğim izin vermişti. Evden çıktığımda Ömer ağaç olmuş, yavaş yavaş kök salmaya başlamıştı.
Anımı anlatıyorum... üstelik benim için çok özel bir anı
Buradan koptuğum ve yazmayı bıraktığım süreçte iyisiyle kötüsüyle bir çok şey yaşadım... tıpkı yürüme zamanı gelen ve düşe kalka da olsa yü...
-
Herkese selamlar, eleştirmeniniz yine klavye başında. Açıkcası hiç eleştiri yapasım yok. Kaan ve Ömer'in maceraları serisini yaza yaza ...
-
Herkese merhabalar arkadaşlar. Mucize gizemler serisine hoş geldiniz... mucize avcısı bölümünün bazı sahnelerine dikkatli bakarsanız eski m...
-
Evetttt arkadaşlar bugün Adricik ve maricik in birbirlerinin kimliğini ne zaman ve nasıl öğrenecekleri hakkında konuşalım istedim biliyosun...