30 Ağustos 2024 Cuma

Youtube'da gördüğüm gezi vlogları hakkında... ( Genelde yurtdışı)

Merhaba dostlarım, bugün sizlerle uzun süredir planladığım bir yazıyı paylaşacağım. Öncelikle bu bir eleştiridir ve amacım sadece kendi görüşümü ve düşüncemi anlatmaktır. Kısaca ben kesinlikle "bu video böyle olmalıydı, bu ne biçim bir anlatış biçimi!" gibi cümleler kullanmadan farklı bir ülkeyi nasıl tanıtabiliriz bundan bahsedeceğim. 

Yemekler: Bir ülkeyi tanıtırken gastronomik açıdan popüler bir ülke ise ( Güney Kore örneğinden yola çıkarak.) o ülkenin yemekleri araştırılarak bir video çekilirse bence güzel olur, çünkü herkesin ilgi alanı aynı değil. 

Kültür: Her ülkenin kültürü farklıdır, ( Türkiye'yi baza alarak) Bazı ülkeler Türkiye kadar misafirperver olmayabilir. 

İletişim: Ben genelde Kore kültürünü çok araştırırım, son araştırmalarımdan edindiğim  bilgilere dayanarak oranın iletişime gerçekten önem gösterdiğini anladım. Mesela Kore'de annelerimize ya da babalarımıza kesinlikle "sen " şeklinde bir hitap kullanmamız onlara göre ayıp karşılanır, bize göre ise gayet normal bir durumdur. İsterseniz bir cümle içinde örnek sunalım. 

İçinde "sen" ya da "sana " gibi ifadeler kullanılan cümleler: 

1. Bu hediyeyi senin için aldım. 

Türkiye'de normal ama Kore'de böyle bir cümle kullanırsanız size kızma ihtimalleri yüksek. 

2. Sana bu kombin çok yakıştı. ( Gibi cümleler ve daha fazlası...)

Müzik: Her ülkenin geleneksel müziği farklıdır. Tıpkı Türkiye'nin en özel müzik türü olan türküler gibi... 

Tarih: Yine merak edenler için ülkelerin tarihçeleri araştırılabilir. Tabii kaynakçalar da belirtilmelidir. 

Bu konular araştırılırsa bence ortaya hem bilgilendirici hem de eğlendirici videolar çıkabilir. 

Bana ayrılan sürenin sonuna geldik, sevdiyseniz ya da "Şunu da yazsaydın biraz daha aydınlanabilirdik."  dediğiniz konular varsa yazabilirsiniz.

23 Temmuz 2024 Salı

Müzik dinleyerek yazı yazmak mı?

Hepinize merhaba, sanırım beni özlediniz. Ben de sizi... bugün benim yaparken keyif aldığım bir konu üzerinde konuşmak istedim. Bugünün konusu müzik dinleyerek yazı yazmak. Açıkçası ben müzik dinlerken yazı yazmaya bayılıyorum. Wattpad yazarken bile müzik dinliyorum ve dinlediklerimden ilham alıyorum. İlham aldığım şarkıları da bu yayının sonunda paylaşacağım. Öncelikle şuna açıklık getirmeliyim, ben size kesinlikle "Bunu ben yaptım, işe yaradı siz de yapın." demiyorum, sadece ufak tavsiyeler veriyorum. Uygulayıp uygulamama kısmı tamamen sizin vereceğiniz karara kalmış 😊 Söylemeden geçmeyeyim, ben bu yazıyı yazarken bile müzik dinliyorum! Kısacası müzik dinlemek hem terapi gibi hem de keyif verici bir şey. İsterseniz gelin ben yazı yazarken hangi şarkıları dinliyorum bir bakalım 

1. Eğer kurgu macera içerikliyse: Legends Never Die ya da Royalty ( Yazarların da gaza gelmeye hakkı var!) 

2. Herhangi bir kurgunun içinde üzücü ya da yarı endişelendirici bir sahne yazıyorsam: Semicenk'in popüler şarkılarını kullanıyorum (Canın Sağ Olsun, Pişman Değilim gibi...)  

3. "Kaan ve Ömer'in Maceraları" kurgusunu yazarken özellikle kullandığım şarkı: Son Arzum ( Özge & Kaan sahneleri için) 

4. Eğer yazdığım sahne mutluysa dinlerken beni mutlu hissettiren şarkıları kullanırım: Semicenk ft. Doğu Swag - Pişman Değilim bunların başında gelir. (Semicenk kırmızı çizgimdir!

5. Mustafa Ceceli'nin Semicenk ile yaptığı "Dayan" isimli düet şarkısı: Bu şarkıya direkt beni anlatıyor diyebilirim. Kendi sahnelerimi yazarken kullandığım şarkı. 

İşte bu kadar! Sizi seviyoruum! Bana önerdiğiniz şarkı varsa yoruma yazın :) 

16 Şubat 2024 Cuma

Kaan ve Ömer'in maceraları 3. sezon 16. bölüm: Arkadaş gazı

 Yazarınızdan küçük bir uyarı: Siz, siz olun arkadaşlarınızın gazına gelmeyin! Denendi ve acı bir şekilde onaylandı... Geçelim hikayemize. 

Kaan'dan: Canım Huriye ninemle bugün Trabzon'da ikinci günümüz. Kendisi dün bizi çok yorgun görünce uyandırmaya kıyamamış, bugün öyle dedi. Ah be ninem, keşke biz de senin için Trabzon'da olsak hep. İlk günden beri o kadar sevdim ki burayı. Doğayla iç içeyiz, internet de yok, üstelik akşam İsmail dedenin yanına toplaşıp Karadeniz hakkında anlattığı güzel hikayeleri ateş başında, başımız omuzuna yaslı, yanımızda Huriye nine ile dinliyoruz. Bu arada bakmayın "dede" dediğimize... İlk gün beraber 3 çuval çay toplamışlığımız var. O kadar dinçtir kendisi. Hay maşallah benim aslan dedeme... Neyse, gelelim Trabzon'un tatlı esintiyle Ömer'le tutuştuğumuz " Kim Daha Çok Fındık Toplayacak?" yarışına. O akşam İsmail Dede ve çevre köyden bir kaç arkadaşı geldi. İsmail Dede yanımıza yaklaşıp yavaşça saçlarımızı okşadı. Bize hazırlanmamızı söylediği gibi odalara fırladık. Yanımıza bir kaç atıştırmalık alıp tam kapıya yöneliyorduk ki... Huriye Nine durdurdu ve bize iki torba uzattı. Bizim ki de merak ya, şöyle göz ucuyla torbalara bakalım istedik fakat bakamadık. Olur da yolda durduğumuz ara bakarız niyetiyle yolluklarımızı bez çantaya koyduk. 

İki saat sonra fındık bahçesine vardık. Çok acıkmıştık, aklımıza Huriye ninenin verdiği yolluklar geldi. Bez çantalarımızı açıp torbalarımıza uzandık. yolluğu açınca içinden iki tencere çıktı. İlk başta biraz garipsedik ama sonradan anladık. Ninecim o akşam uyumamış, bize çorba kaynatmıştı. İsmail Dede çağırınca sıcacık çorbalarımızı geri sarıp sarmalayıp yerine koyduk. Koşa koşa gelmiştik ve nihayet bize ayrılan ağacın altına girdik. O sırada Ömer bana onunla yarışıp yarışmak istemediğimi sordu. Kabul etmedim, çünkü burada gezilecek yerlere harcamak istiyordum. Ömer'in yoğun ısrarı sonucu teklifi kabul ettim. Başladık yarışa... sonlara doğru pes ettim. Zaten açlığım iyice derine vuruyordu. Bugünden çıkardığım dersle kenarda bir yere oturup masum masum çorbamı yemeye başladım. 

9 Şubat 2024 Cuma

Kaan ve Ömer'in maceraları 3. Sezon 15. Bölüm: Çayın anavatanı KARADENİZ...

 Ömer'den: Uy uşaklarum. Hikayemize hoş geldunuz sefalar geturdinuz. Bugün sonunda o çok merak ettiğim yere gidiyoruz! Karadeniz'in çayıyla ve televizyonda çok gördüğümüz çay toplamasıyla ünlü canıım Trabzon'uma. E tabii ben baya bir araştırma içine girdim ve araştırmalarım sonucunda çayın sadece orada yetişmediğini öğrendim, yani ya diğer illere gidecektik ya da oraya gidecektik. Bizim kızlar durur mu? Macera da macera tutturdular. Biz de Kaan'la malum 2 deli bir araya gelmişiz. Bu yılın en bomba macerasını yaşamayalım mı? Yaşayalım tabii canım aa! Gruba haberi salalım bakalım. Neler olacağını göreceğiz. 

Sohbet grubuna girince kendimi bir garip hissettim. Çünkü sadece ben aktiftim. EVET! SADECE BEN! Koskoca grupta bir tek ben varmışım gibi ağzım açık 2 saattir ekrana bakıyorum. Ekranla 2 saatlik bakışmadan sonra parmaklarımla uyuşuk uyuşuk yazmaya başladım. E ben herkes gibi tak tak yazamıyorum. Benim sorunum değil, mektuplaşsak daha iyi olur diye düşündüğümden hep. Ayrıca teknolojiyle pek haşır neşir değilim. Neyse sizi buradan hemen Trabzon'a ışınlıyorum. 

(12.02.2024 Trabzon, Çaykara) 

Trabzon Çaykara'dan selamlar. Saatlerimiz ise genelde sabahın körü olarak nitelendirdiğimiz 6.00. Normal zamanda bile ben okula gitmek için saat 8.00 - 8.30 gibi kalkarım, ama bugün inanır mısınız bilmem ama sadece çay toplayabilmek için kalktım. Hani size bahsetmiştim ya, bizim Fransa'da bir otelde tanıştığımız tatlış mı tatlış Huriye nine vardı. Bugün hem kendisini hem de eşi İsmail Dede'yi ziyaret etmeye gidiyoruz. 

( Akşam saat 6.00 ) 

Vay anam vaay! Dizlerime giren krampı yaklaşık 4 saatlik bir oturmayla karşıladım. " Ee Ömer? hani sen çay toplayacaktın?" mı dedi biriniz az önce, yoksa ben mi yanlış duydum? Çayımızı toplamayı unutmadık tabii. Üstelik bugün Çaykur markasının İstanbul şubesinden tır geldi ne hikmetse. 

O kadar yoruldum ki Huriye ninecime bir konuk olayım bakalım, kuzusunu 1 yıl sonra gördükten sonra ne yapacak acaba? 


8 Şubat 2024 Perşembe

Kaan ve Ömer'in maceraları 3. Sezon 14. Bölüm: Erkeklerle yatıya kalma eğlencesi

 Kaan'dan: Sizi çok özlemişim. Nasılsınız? Beni hiç sormayın, çok gerginim. Kurstan çıkmış tam evime dönerken telefonum çaldı. Bir kaç adım sonra durup kimin aradığına baktım. Siz sanırım kimin aradığını tahmin etmişsinizdir. Tabii ki de Ömer'iniz! Açmamla kulağıma gelen müzik bir oldu ve sonra  aniden kapandı. 

Telefon konuşması:

Ömer: Eve gidince  annenden izin alıyorsun! Sonra Selo'ya uğra. Akşam çiğköfteyle beraber yatı eğlencesi var. Hamza'larda buluşuyoruz. 

Kaan: Ne yatısı, ne Selo'su? Ömer, sakin ol ve ne olduğunu anlat hemen! 

Ömer: Biz dün senin üzgün olduğunu görünce şöyle güzel bir eğlence çıkaralım dedik. İyi etmiş miyiz? 

Kaan: O zaman bekleyin beni. Testimi çözer hemen gelirim. 

Ömer: Tamamdır, ben şimdiden kapıya dayanayım. * Gülme sesi* 

Kaan ( Burnundan soluyarak) : Ah Ömer! sen nasıl bir belasın başıma? 

( Konuşma bitti. Saat: 15.22) 

Evet, eğlence ardına eğlence yaşamak benim gibi bir başrol için biraz fazla olabilir ama hepiniz biliyorsunuz ki başrollerin yapabileceği bir şey yok ve maalesef senaryoya uymak zorundayız. 

Her neyse, Ömer ile konuşmam bitince Sonic Boom misali evin yolunu tuttum. Eve girdim biraz dinlendim, yarım kalan test kitabını çözdüm ve nihayet bitirdim, akşamı da beraberinde getirdim. 

Odamdan çıkıp annemin yanına koştum. Salondan geçerken bir anda Ömer'in " Bekletme artık!" diyen bakışlarıyla mecburi bir temas gerçekleştirdim. Mutfağa girdiğim gibi söze atladım. Nihayet izin anneciğim izin vermişti. Evden çıktığımda Ömer ağaç olmuş, yavaş yavaş kök salmaya başlamıştı. 


25 Ocak 2024 Perşembe

Uzun bir aradan sonra... YAZARINIZ GERİ DÖNDÜ!

 Hepinize selam. Beni özlediniz mi? Ben sizi çok özledim. Bugün aslında size neden aniden ortalardan kaybolduğumu anlatacağım. 

Beni çok eskiden tanıyanlar bilir ki normalde ben burada genellikle her zaman yazı yazar paylaşırım. 2023 yılı bitmeden de aklımda çoğu yazı planı vardı... Yepyeni eleştiri yazıları ve Kaan ve Ömer'in maceraları'nda beklenmeyen derecede şok olacağınız bölümler gelecekti. Aklımda bunlar döndü ve dolaştı, bazen "Acaba yazsam mı?" diye düşündüm. Tam bir yazı yayını hazırlığı yaparken aklıma neden böyle olduğu ile ilgili bir araştırma yapmak geldi. Ben de bunun üzerine Google'a girdim, oradan da İnstagram'a. Uzun uzun dolaştım ve sonunda buldum. Meğer yazar tıkanıklığı yaşıyormuşum da haberim yokmuş. Bu süreç boyunca kendime zaman ayırmam ve biraz da beynimi dinlendirmem gerekiyormuş. Ben de bunu farketmeden önce hep kendimi sorgulardım. Size söz, yazar tıkanıklığı bitince geliyorum! Beni bekleyin. Hoşça kalın 😊

27 Kasım 2023 Pazartesi

Kaan ve Ömer'in maceraları 3. Sezon 13. Bölüm: Büyük resim yarışması

 Ömer'den: Şu yazarın bize bölümleri sıra sıra anlattırmasına bayılıyorum. Kendi sıram gelsin diye nasıl bekledim anlatamam. Yarın ayrıca resim yarışmasına katılıyorum. Kaan ile bulduğumuz ilk uçakla İstanbul'a gideceğiz bu sefer. En hoş yanı da ney biliyor musunuz? İnci abla yani rahmetli Özge kardeşimizin annesi de onu temsilen orada olacak. Aslında bu üzücü bir şey ama hep dediğimiz gibi hayata negatif yönlerinden değil de daha pozitif yönlerinden bakmamız gerek. Bunu da maalesef ki bazen üzüntüden biz bile unutuyoruz biliyor musunuz? Her neyse gelelim şimdi benim yarışmaya nasıl tatlı bir heyecanla başvurduğuma; 

Bir Cuma sabahıydı, Ömer okuluna hızlı hızlı koşuyordu ve bir yandan da korkuyordu. Ödev kontrolcüsünün onu beklediği hatta sabrının taştığı düşüncesini kafasından atamamıştı. İçeri koşarken yoklamada adını duyan Ömer hemen boğazını temizleyip " Buradayım! " diye seslendi. Sırasına oturduğunda ise resim hocasıyla göz göze gelmişti. Bir duyuru mu yapacaktı yoksa dün eşyasını mı unutmuştu Ömer? Çantasının tüm bölmelerini açmıştı ama resim dersine dair hiç bir malzeme yoktu. Resim öğretmeni eliyle " Susun! " işareti yapınca derste o an bulunan öğretmen " Gençler, öğretmeniniz bir duyuru yapacak. " deyince herkes susup duyuruyu dinlemeye başladı. Ömer anlatılanları dinledikçe heyecanlanıyordu. Bir yandan ise başvuru şartları, yarışmanın başlangıç ve bitiş zamanı gibi şeyleri not almaya çalışıyordu. 

Nihayet o gün geldi ve başvurular açıldı. Başvuruyu yaparken ellerim titriyordu. Annem beni sakinleştirmeye çalışırken çoktan kurduğumuz arkadaş grubuna kadar herkese mesaj yolladım. 

( Hızlı ileri sarma : Yarışma gününde, 28.01.2023) 

İstanbul'dan herkese selamlar. Yarışmanın yapıldığı yere hoşgeldiniz. Şu an tüm yarışmacılar hazırlık yapıyor. Ben ise garip bir şekilde ne heyecan ne de başka bir duygu hissedebiliyorum. Bulunduğumuz yerde bir perde var, perdenin arkasında ise koca bir kalabalık. Peki korkuyor muyum? Hayır, tam tersi gururluyum. Çünkü şu hayatta okulumu temsil edecek öğrenci olarak seçilmiş olmak kadar güzel bir şey yok. 

( Hızlı ileri sarma 2: Yarışma bitimi, Saat 13:00 ) 

Bu sefer de sahne önünden selam vereyim :) Yarışma sırasında her ne kadar terlemiş ve soluk soluğa kalsam da asıl şu an her şey başlıyor. Karşımda okul müdürümüz ve arkadaşlarım duruyor. Onların da benim kadar heyecanlı olduğuna eminim. 

( Hızlı ileri sarma 3: Kazanan... ) 

Bizim okulun oturduğu koltuklara şöyle bir göz gezdirdim ve bir baktım ki herkes yanıma toplanmış. Sunucunun elinde ise 3 kart var, ki bu da 3 finalist demek oluyor. Anın verdiği sessizlikle aklıma annemin "Kaybetsen bile önemli değil." sözü geliyor. İşte o an 1. olan yarışmacının isminin yazılı olduğu bir zarf açılıyor. Gördüğüm Küçük "Öm" hecesi bile heyecanlandırıyor beni. Sonra Kaan bana sesleniyor ve olduğum yerde sıçrıyorum. Kaan bana hala sunucunun elinde olan kağıdı gösteriyor. 

Sunucu: Şu an elimde tuttuğum zarfta en iyi çizim yapan yarışmacının resminin ve kendisinin adı yazıyor. " Güzel İstanbul" isimli çizimiyle kazanan Ömer'i alkışlarınızla sahneye davet ediyorum! 

İnsanların alkışlarıyla sahneye doğru yürüyorum. Karşımda koskocaman bir kupa, arkamda arkadaşlarım ve öğretmenlerim. Mutlu bir sonla bitiyor yine bir bölüm daha... Kendinize iyi bakın, hoşca kalın. 

Youtube'da gördüğüm gezi vlogları hakkında... ( Genelde yurtdışı)

Merhaba dostlarım, bugün sizlerle uzun süredir planladığım bir yazıyı paylaşacağım. Öncelikle bu bir eleştiridir ve amacım sadece kendi görü...